“Türk Silahlı Kuvvetlerimize güvenimiz tamdır”

Türk Ocaklarında Ege Adaları Ve Doğu Akdeniz Politikalarımız Konuşuldu.   Ev sahipliğini Türk Ocakları Kocaeli Şube Başkanı Yücel Alpay Demir’in yaptığı, Aydınlar Ocağı Başkanı Süleyman Pekin,  BBP İl başkanı Remzi..

“Türk Silahlı Kuvvetlerimize güvenimiz tamdır”

Türk Ocaklarında Ege Adaları Ve Doğu Akdeniz Politikalarımız Konuşuldu.

 

Ev sahipliğini Türk Ocakları Kocaeli Şube Başkanı Yücel Alpay Demir’in yaptığı, Aydınlar Ocağı Başkanı Süleyman Pekin,  BBP İl başkanı Remzi Kaya, BBP körfez ilçe başkanı Bayram Kurtaran, Kocaeli Milli Kuruluşlar Birliği başkanı Eren Elmalı, Alperen Ocakları il başkanı Murat Ağçay, Kocaeli Türkçüler Başkanı Özer Mert Özdemir ve salgın tedbirleri Dolayısıyla Az sayıda davetlinin dinleyici olarak katıldığı  konferansın konusu EGE DENİZİNDE Kİ ADALARIMIZ ve DOĞU AKDENİZ de ki enerji politikamız oldu.

 

Sosyal mesafe, temizlik ve maske kullanımına özen göstererilerek düzenlenen EGE DENİZİNDE Kİ ADALARIMIZ ve DOĞU AKDENİZ enerji politikamız konulu söyleşiye Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi emekli binbaşı Poyraz Gürson konuk oldu.

 

 

Açılış konuşmasını yapan şube başkanı Yücel Alpay Demir; bu gün 12 eylül de, merhum Ozan Arif’in tabiri ile kara eylül de cuntacılar tarafından idam edilen başta Mustafa Pehlivanoğlu olmak üzere bütün masum vatan evlatlarını rahmet minnet ve dua ile anıyor, ayrıca şartları olgunlaştıran ve ihtilal için zemin hazırlayan insanların birbirini öldürmesi için Kaos planlarını devreye sokan bir sağdan bir soldan astık gibi cani ifadelerle vatan evlatlarının canına kıyan “amerikanın bizim çocuklar dediği” onun bunun çocuklarını da lanetle anıyorum diyerek sözlerine başladı.

 

Konuşmasına devam eden şube başkanı Demir, Özellikle son 15 yılda sık sık  konferans söyleşi ve basın açıklamaları düzenleyerek Rum ve Yunan hükümetlerinin bizi İskenderun ve İzmir limanlarına hapsetme çabalarını özellikle EGE, AKDENİZ ve KARADENİZ de ki enerji yataklarının Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi, Suriye’ye asker göndermesi, fransanın libyada söz sahibi olmaya çalışması terör örgütlerini finanse etmesi, Rum Yönetimi’nin Mısır ve İsrail ile deniz yetki alanı anlaşmaları yapması dahil tüm senaryoların aslında nedeninin aynı olduğunu ENERJİ olduğunu anlatmış mevcut hükümetlerimizi ve konuyla alakalı tüm yetkilileri siyasetçileri uyarmaya gayret etmiştik.

 

Hamd olsun Yüce Allah’ın da yardımı ile pek çok Milli meselede olduğu gibi bu konuda da son virajda yani eyvah iş işten geçiyor mu? Derken Devletimiz olaya el koyarak bir zamanlar Türk Gölü olan EGE ve AKDENİZ’de bize rağmen yapılmış tüm planları bozarak tekrar söz sahibi olduk.

 

Her konuda olduğu gibi her zaman olduğu gibi her şartta olduğu gibi Devletimizin ve hükümetimizin yanında ve destekçisi olduğumuzu herkes bilir.

 

Türk Ocakları olarak Ege’deki Adalar Doğu Akdenizde ki hanlarımız ve karadenizde ki enerji yatakları politikalarımız ile ilgili faaliyetlerimiz devam edecektir diyerek, sözü Stratejist Emekli Binbaşı Doç.Dr. Poyraz Gürson’a devretti.

 

Gürson konuşmasında…

 

Ege Adalarının hukuki statüsünün, 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması, 14 Kasım 1913 Atina Antlaşması, 13 Şubat 1914’de Yunan Hükümetine tebliğ edilen Altı Büyük Devlet Kararı,  24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması, 04 Ocak 1932 Türk İtalyan Sözleşmesi, 1936 Montrö Sözleşmesi ve 1947 Paris Antlaşması olmak üzere toplam yedi antlaşma ve sözleşme ile belirlenmiştir.

 

Yakındoğu olarak adlandırdığımız coğrafyayı kontrol eden Doğu Akdeniz, Türkiye’nin güney kıyılarının doğal uzantısıdır. Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya enerji bölgelerini ve bu enerjinin deniz güzergahları ile enerjinin tüketim noktalarına ulaştırılmasındaki limanları kontrol eden, bu imkanlara sahip olan bir bölgedir.

 

Eski çağlarda dünya ticaretinin düğüm noktası olan Ortadoğu’ya hâkim olan güç, gelecekte tüm enerji kaynaklarına ve güzergahlarına hâkim olacaktır. Bu yüzdendir ki 200 yıldan fazla bir süredir batılı devletlerin dikkatini çekmektedir.

 

Gelecekte, çok kutuplu bir dünyadan bahsetmek yerinde olacaktır. Ortadoğu’da özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası hakim güç olan Amerika Birleşik Devletleri, son 20 yıllık süreçte hakimiyetini kaybetmeye başlamıştır.  ABD, Irak ve Suriye’de kalıcı askeri üsler elde ederek kontrol etme gayretlerini devam ettirmektedir. Ortadoğu’da ABD’nin en sadık müttefiki olan İsrail ile Arap devletlerinin ilişkilerini geliştirerek Arap blokunu parçalama ve İsrail’e karşı müşterek politika yapma imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. Benzer hususun İslam İşbirliği Örgütü içinde de olabileceği beklenmelidir.

 

Rusya Federasyonu, özellikle Suriye’deki durumu fırsat bilerek bölgede pay kapma ve kalıcı olma gayretleri içindedir. Eylül 2015 yılında iç savaşı sonlandırmak ve barışı sağlamak için geldiği Suriye’de kalıcı deniz ve hava üsleri kurmaktadır.

 

Diğer taraftan Çin, bölgeye askeri olarak değil de ticari olarak gelmekte, altyapı yatırımları yapmakta, deniz ticaretini kontrol eden limanları ele geçirmektedir. Doğu Akdeniz’de Aşkelon, Hayfa, Port Said, Pire, Abu Dabi ve Dubai limanları ile Pakistan’ın Gwadar limanlarını işletmeye başlamıştır. Ayrıca, kuşak yol girişimi (Belt and road initiative) kapsamında demiryolu, karayolu ve köprü inşaatları ile kontrol etmektedir. Çin, İran ile ABD ambargosuna ve BMGK kararlarına rağmen ilişkilerini ve yatırımlarını devam ettirmektedir.

 

Doğu Akdeniz, aynı zamanda bir kısmı tespit edilmiş ve tespit edilmeyi bekleyen enerji yataklarına sahiptir. Bu enerjinin doğal sahibi, sahildar olan ülkelerin ekonomik bölgeleri ile sınırlıdır. Türkiye’nin kıyılarının uzantıları olan bölgelerdeki rezervlerin tespiti, çıkarılması ve pazarlara sunulması öncelikle tartışmasız şekilde Ülkemize aittir. Yunanistan’ın veya Fransa’nın bölgede bayrak göstermesi kabul edilemez. Bu arada Fransa, AB liderliğini kapma yarışında Almanya  şansölyesinin değişimine hazırlık yapma ve AB ordusu hayali&telaşı ile Doğu Akdeniz’de söz sahibi olma gayretleri içindedir.

 

Doğu Akdeniz’de olası bir sıcak çatışmanın galibi şimdiden bellidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, harp sanayini büyük ölçüde milli teknolojisinde almaktadır. Hava Kuvvetleri, havada ikmal yapma yetenekleri ile harekât çapını istenilen mesafelere uzatmakta, insansız hava araçları (silahlı/silahsız) milli teknolojimizle gücümüzü artırmakta, Deniz kuvvetlerimiz her zaman mavi vatanın savunmasında görev yapmaya hazır durumdadır. Kara Kuvvetlerimiz, en az iki cephede harekât yapabilecek imkân ve kabiliyettedir.

 

Sonuç olarak; diğer devletlerin Ortadoğu bölgesi ve Doğu Akdeniz’de neler yaptıkları ve/veya yapabileceklerinin farkında olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Ülkemizin hak ve menfaatlerinin savunulmasında verilecek her görevi başarı ile yapacağına güvenimiz tamdır. Diyerek sözlerine son verdi.

 

Programın sonunda katkılarından dolayı Binbaşı Doç. Dr. Poyraz Gürson’a ve salgın süreci başlamadan önce yapılan Doğu Türkistan Konulu şiir yarışmasında dereceye giren Eyüp Cüce, Rasim Yılmaz, Züleyha Özbay Bilgiç ve Cevat Nas’a plaketleri verildi.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL