Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /var/www/vhosts/kocaelidebugun.com/httpdocs/wp-content/plugins/sayfa-olusturucu/inc/styles-admin.php on line 392
"İstanbul Sözleşmesi,ailenin parçalanmasına zemin hazırlıyor" | Kocaelide Bugün

“İstanbul Sözleşmesi,ailenin parçalanmasına zemin hazırlıyor”

Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Teşkilatı Aralık ayı ilçe divanı yoğun bir katılımla gerçekleşti. İlçe divanına İl Başkanı Mehmet Aras ile birlikte il yöneticileri katıldı. Divanda birim başkanları, gençlik kolları,..

“İstanbul Sözleşmesi,ailenin parçalanmasına zemin hazırlıyor”

Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Teşkilatı Aralık ayı ilçe divanı yoğun bir katılımla gerçekleşti.

İlçe divanına İl Başkanı Mehmet Aras ile birlikte il yöneticileri katıldı. Divanda birim başkanları, gençlik kolları, hanım kolları ve mahalle başkanları raporlarını sundu.
Divanda açılış konuşmasını yapan İlçe Başkanı Engin Kılıç Bugün 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesini ehlinden öğreneceğiz. Biz diyoruz ki İstanbul Sözleşmesin Aile kurumumuz  sağlam kalsın.dedi. Kısa bir selamlama Konuşması yapan İl Başkanı Mehmet Aras ; Hükümet işçiye,memura.emekliye zam verirken kaşıkla veriyor kepçeyle alıyor.dedi.

Kısa konuşmalar ve raporların ardından söz alan Uzman Klinik Psikolog Miktad Ertem İstanbul sözleşmesi ve 6284  sayılı kanun hakkında konuştu. Konuşmasında  Miktad Ertem;

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi kavramıyla gizlenen ve esas amacının Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında eşcinsel sapkınlığın meşrulaştırılmasına ve ailenin parçalanmasına zemin hazırlayan İstanbul Sözleşmesi,AB ve Siyonist destekçisi,İslam Düşmanı, marjinal medya ve Sivil Toplum kuruluşları tarafından canhıraş şekilde savunulmaya başlandı.

AB uyum kriterleri çerçevesinde Türkiye’nin de imzalamak zorunda kaldığı uluslararası anlaşmanın İstanbul Sözleşmesi adıyla Türkiye’de uygulanmasına yönelik tepkiler artarken,dış kaynaklı fonlarla beslenen ve Türkiye’de eşcinsel sapkınlığın yaygınlaştırılmasına hizmet eden sözde STK’lar İstanbul Sözleşmesini savunmaya geçti. Yeniden Refah Partisi’nin gündeme getirmesi ve kamuoyu oluşturmasıyla bir çok Sivil Toplum Kuruluşu konunun farkına vardı ve kaldırılması yönünde çağrılar yaptı.

İstanbul Sözleşmesini, yanında yer alan Kadem, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı, Türk Kadınlar Birliği hepsi ortaklaşa AKP kayseri milletvekili hülya nergis atçı öncülüğünde mecliste İstanbul sözleşmesinin etkin uygulanması ve izlenmesi alt komisyonu 7. Toplantısını gerçekleştirmişlerdir.

SAPKINLIĞA ÖZGÜRLÜK SÖZLEŞMESİ

14 Mart 2012’de kabul edilen ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, ‘’Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi” kavramıyla gerçek amacın saklandığı,toplumsal cinsiyet eşitliği kavramıyla da “üçüncü cinsiyet” (!) denilen eşcinsel sapkınlığın meşrulaştırılmasının ve yaygınlaştırılmasının amaçlandığı bir sözleşme niteliği taşıyor.İstanbul Sözleşmesi dayanak yapılarak kurulan AB destekli sözde STK’lar eliyle LGBTİ faaliyetlerine özgürlük sağlanarak eşcinsel sapkınlığın propagandası yapılıyor.
Sözde “onur yürüyüşü” (!) adıyla tüm Türkiye çapında eşcinsel sapkınların düzenlediği gösteri ve eylemler her ne kadar valiliklerce yasaklansa da İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülükler arsız ve hayasız güruha yasal dayanak olarak gösteriliyor.

Ilk bakışta doğal insan hakkı gibi görünen bu talebin altındaki asıl gaye, kadın ve erkek eşitliği savunuculuğu değildir. Kadın ya da erkeklerin haklarını ayrı ayrı savunmak da değildir. Burada derin bir algı yönetimiyle ” üreme şartı olmaksızın toplumsal cinsiyet eşitliğinden” bahsedilirken, lgbt guruplarının da bu eşitliğe ayrıca sahip olmaları gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Aslında perde arkasında gizlenmeye çalışılan asıl sinsi gaye budur. Bu bakımdan konu basında en başından beri zaten yanlış ve eksik tartışılmaktadır. Basın ve sosyal medyada bu yanlış tartışma ve tartıştırma biçiminin de bir Siyonist yanıltma ve saptırma metodu olarak ortaya çıktığı kesindir. Kavram karmaşaları yaratarak nihai hedef ustaca gizlenmektedir. Yalan uzmanı Siyonist çetecilerin ustaca yanıltmalarıyla, değişik kalıplar içerisine gizledikleri ve topluma sundurdukları bu dönüşümsüz tehlikenin, derhal farkettirilmesı ve önlemlerinin derhal alınması gerekmektedir.

 

AB PROJELERİNDE KRİTER OLARAK DAYATILIYOR
İstanbul Sözleşmesi’nin kabulünü gerekçe gösteren AB,Türkiye’ye verdiği hibe destek programlarında STK’lara en önemli kriter olarak “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramını dayatıyor.

Amaç:

-Aile olma bilincini zedelemek, önemsizleştirmek, Aile bağlarını koparmak. Aileyi dönüştürmek ve nihayet aileyi yıkmak.

– Bireyi kadın ya da erkek değersizleştirmek. Kendine olan güvenini ve saygısını zedelemek. Değersizlik yargısı aşılamak ( tohumlama )

– Aidiyet duygusunu yok etmek, kimliksizleştirmek

(  kültürel farklılık ve zenginlik taşımayan, tek tip düşünen, benzer yasayan, milliyeti uyruğu önemli olmayan, ait hissetmeyen, vatanı millet kavramları taşımayan, kutsi değerleri olmayan, savunmayan ve savaşmayan, heyecanı ve geleceği olmayan bir dünya vatandaşı yetiştirmek ).

–  Etik ve ahlaki değerleri zedelemek

( yerleşik toplum norm ve kurallarını, gelenek görenek ve yerleşik inançlarını anlamsız kılmak. Yeni baştan tesis etmek, yeni normlar ve anlayışlar geliştirmek ve yerleştirmek).

– Duyarsızlaştırmak ( toplumun hassasiyetlerini zedelemek ).

– Dünyadaki teknolojik dönüşümü, sosyolojik dönüşümle entegre etmek yeni anlayış ve yaşam yapıları oluşturmak, kılıksız, aidiyetsiz ve evrensel bir kimlikle

Yeni bir dünya vatandaşı formu oluşturmak.

– Aile yapısını bozarak toplumun iç ve dış tehditlere karşı olan mukavemetini zayıflatmak. Kolay sızılabilir, çözülebilir yapmak.

Büyük israil projesinin gerçekleşebilmesi için, en büyük ve tek tehdit olan Türkiye’nin askeri ve toplumsal uyum organizasyonu kırmak, bozmak ve işlevsiz kılmak.

İnsanlığı savunmasız ve güdülebilir yapmak. Hedefsiz, değersiz, aidiyetsiz, mutsuz ve kaotik yapmak istiyorlar.

İstanbul sözleşmesine neden karşıyız

Öncelikle en fazla bu sözleşmenin adını İstanbul sözleşmesi koydukları için karşıyız. Lezbiyen ve gaylerin hukuksal haklarını savunan bir sözleşmenin adı yüzyıllarca ıslama başkentlik yapmış olan İstanbul’un adı konulamaz. Bu bılerek ve ıntıkam almak amacıyla Siyonistler tarafından yapılmış bir operasyondur, reddediyoruz.

Vatandaşlarımız konunun ne kadar vahim ve yıkıcı olduğunun farkında değil.

1- İnancımızdan dolayı karşıyız

( Hud, Hicr ve Ankebud  Sureleri )

2- Eşcinselliği meşrulaştırdığı için karşıyız.

3- Açıkça dine, örfe, geleneğe ve sözde namus diyerek namusa savaş açtığı için karşıyız.

4- Kadının beyanı esastır dediği ve adaletsiz olduğu için karsıyız. Yasaya göre kadın ne derse hakım doğru kabul etmek zorunda kalıyor. Aksı takdirde Siyonistlerin güçlü medyası yoluyla ve feminist kadın derneklerinin protesto gösterileriyle hâkimler baskı altına alınıyor. Kararlar %100 kadınlar lehine varılıyor. Erkeğe bir üst mahkemeye itirazda bulun deniliyor. Ancak bu arada erkek çoğu zaman hapse atıldığı için kendini aklayana kadar içerde kalıyor. Senelerce içerde kalan oluyor.

5- Cinsiyetçi, faşist, feminist ve ırkçı bir sözleşme olduğu için karşıyız.

6- Ayrımcılık yaptığı için karşıyız. Hak kadın ya da erkek için ayrı ayrı aranmaz, ortak olarak insan için aranır. Kadın hakları denmez. Bu durumda erkekler de erkek hakları deme yoluna itilmiş olur. Bu da ayırmak, kamplaştırmaktır.

Kadın hakkı olmaz, insan hakkı olur şeklinde bir hukuksal zemin oluşturulmalı bu ayrımcılığa son verilmelidir.

7- Kadın ve erkeği birbirine düşürdüğü için düşman ettiği için karşıyız.

8- Aileyi dağıttığı için karşıyız

9- Kadını üstün cinsiyet olarak ilân ettiği için karşıyız. Ayrıca sözleşme psikolojik şiddeti sadece kadının gördüğünü iddia ediyor. Oysa her iki taraf da psikolojık şiddeti karsılıklı yaşayabılıyor.

10- Kocaları tecavüzcü ilan ettığı için ve ailenin mahremi alanına kadar girip yatak odasına bile karıştığı için karşıyız. Kadın istemediği halde kocası cinsel birliktelik için karısını zorlasa ve karısı şikâyetçi olsa, koca bu durumda tecavüzcü olarak yargılanıyor. Dünyanın hiç bir döneminde bu kadar trajikomik ve saçma bir yasa daha görülmemiştir.

11- Arabuluculuk müessesine karşı çıktığı için karşıyız. Eşlerin aralarını yapmak için arabuluculuk müessesesini çalıştırmak 6284 göre suç sayılıyor. Yanı bu durumda amaç barıştırmak değil, ayırmak oluyor.

12- Aile anlaşmazlıklarının kamu davasına dönüştürdüğü için karşıyız,  özgür iradeye saygısızlık yapılıyor. Kadın kocası hakkında, pişman oldum, kocamı bağışlıyorum, affediyorum dese bile, 6284 yasasına göre, olay artık kamu davası sayıldığı için koca ceza alıyor ve hapse atılıyor.

13- Kadının beyanı esastır: kanunların kötü niyetli kadınlarca suiistimal edilebilmesine imkân verdiği için karsıyız. Binlerce insan iftiradan hapse atılmış ve mağdur edilmiştir.

Sırf bir kişiden hoşlanmadığı için veya ideolojik farklı düşünceleri yüzünden, bir kadın dilerse, okul müdürleri, öğretmenler veya imamları basit iftiralarla suçlayıp şikâyet ederek o sahsı yıllarca hapislere yatırma fırsatı verdiği için bu sözleşmeye karsıyız. Bu yasalar bu hâliyle çok tehlikelidir, toplumun refah huzuru için bu sözleşmeye derhal son verilmeli yerine hem kadını hem erkeği koruyan yasalar yatırılmalıdır.

14- 6284 cezalar toptancı bir zihniyetle işletildiği için bu sözleşmeye karsıyız.

Kadına sert söz söylenildiğinde de dayak atıldığında da, aynı maddeden, yani kadın şiddet maddesinden yargılama yapılıyor.

Laf atanla tecavüzcüyü de cinsel istismar maddesiyle aynı kefeye koyup aynı maddeyle yargılıyor. Bu hem adaletsiz hem de insan haklarına aykırı bir uygulamadır.

Suçlar ve suçlular aynı kefeye konuluyor.

15- Erkeklerin şeref ve onurları istismar edildiği ve korunamadığı için karşıyız.

16- 18 yaş altı evlilik yapanların tamamı tespit edilip hapse atıldığı ve genç evlilerin yuvasını dağıttığı için bu sözleşmeye karşıyız. Yasa çıkmadan yıllar önce evlenilmiş olsa bile, 18 yaş altı evlilik yapan erkekler tespit edilip hapse atılıyor.

Geriye dönük uygulama yapılıyor.18 yaş altı evliliği geçmişte dahi yapmış olan herkes tutuklanıyor.  Binlerce genç bu yasadan dolayı hapse atılmıştır. Yuvalar dağılmıştır. Üstelik bu uygulama sadece erkeklere yönelik yapılıyor. Kanun hem saçma hem de ayrımcı bir kanun olarak karsımıza çıkıyor.

17- Kadına karşı şiddeti arttırdığı ıkın karşıyız. On yıl boyunca kadına şiddeti azaltmayı bir kenara bırakın, bu kanunlar kadına şiddeti onlarca kat arttırmıştır.

18- Süresiz nafaka: erkek bir gün dahi evli kalıp boşansa, süresi belirlenmemiş bir şekilde neredeyse ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalıyor. Kadın başkasıyla yaşasa dahi nafakayı almayı sürdürüyor. Nafakayı ödeyemeyen erkek hapse atılabiliyor, haczedilebiliyor. Tam bir yıkım düzeni.

19-  Velayet uygulaması tam bir drama dönüşüyor. Çocuklar anlaşmazlıklar söz konusu olunca bir mal gibi taraflarca haczedilebiliyor ve bu büyük dramlara sebep oluyor. Ayrıca yüz kızartıcı bir suçu veya kusurlu olsa bile velayet çoğu zaman annelere veriliyor, yetkinlik ve yeterliliğe bakılmıyor. Hâlbuki çocukların gelişim psikolojileri bakımından velayetin kime verilmesi gerektiğine, hakım değil uzmanlar karar vermelidir.

18- İstanbul sözleşmesinin denetleme birimlerinin raporları bağlayıcı kabul ediliyor. Bu durum batı ülkeleri ve Siyonistlere,  kadına karşı şiddeti denetleme bahanesiyle ülkemizin ıs ve dış hukukuna müdahale etme hakkı veriyor. Bu güvenliğimiz açısından büyük bir tehdittir. Bundan dolayı bu garabet sözleşmeye tümden karşıyız.

Sonuç:

Uluslararası Siyonist kargaşa çetelerinin dünya toplumlarının arasına, güçlü medya ve sözde aydınlar yoluyla sokuşturup propagandasını yaptırdıkları bu sözde haklar, bireylerde aidiyetsizlik duyguları yaşattıkları gibi, etik ve ahlaki tüm değerleri de alt üst etmek amacı taşımaktadırlar. Gaye gerçekleştiğinde, yozlaşmış ve değer yargılarından mahrum bırakılmış bir topluma, artık topla tüfekle saldırmaya gerek kalmayacaktır.  Toplumu bir arada tutan en önemli yapı olan aileye saldırılmaktadır. Aile yapısı çökertilince toplum da çökecektir. Türkiye derhal bu sözleşmeye attığı imzayı geri çekmelidir. Aklı başında tüm sosyal bilimcilerimizle toplum dâhil, tüm yetkililerimizi bu gizli amaç konusunda bilgilendirmelidir,  bilinçlendirmelidir. Bu gizli Siyonist yıkım projesine son verilmeli ve derhal dur denilmelidir. Yeniden refah partisi olarak, bu önemli konuda, başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere, akabinde aile çalışma ve sosyal hizmetler bakanı, kabine ve diğer tüm hükümet yetkililerini, aynı zamanda tüm muhalefet partilerini önlem almaya, bu yıkım projesini sonlandırmak için el birliğiyle hep beraber çalışmaya davet ediyoruz. Dedi.

 

 

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL